(Bu yazı Esin Acıman’ın “Erkek Doğmak Adam Olmak” isimli kitabından alıntıdır.)
Erkekler İçin Aşk Ciddi Konudur
“Aşık olan her erkek akıllıdır ve gittikçe daha çok akıllanır; çünkü sevdiğine her baktığında gözleri ve aklıyla, onda yeni değerler ve erdemler görür.”
Ralph Waldo Emerson (1803 – 1882)
Çocuklar önce severler; onları ısıtan, karınlarını doyuran, sıcacık bedenine yaslayıp güven içinde uyutan ve gözlerinde koşulsuz bir sevgiyle onlara bakan büyükleri, hiç bir ön bilgi ve düşünce içermeyen bir basitlikte sadece severler. Çocuklar önce sever, sonra saygı duymaya başlarlar. Hani hep deriz, “Saygı ve sevgi el eledir ilişkilerde,” bu, çocuklar için geçerli değildir. Çünkü, sevgi arkaiktir, saygı ise uygarlıkla gelişen, öğrenilen ve öğretilen, içinde sebep sonuç ilişkileri barındıran, epeyce karmaşık bir olgudur. Ve çocuk basittir, doğaldır ve içgüdüseldir. İnsan doğasında ise içgüdüler egemendir.
Çocuk bu nedenle önce sever, sonra ise sevdiğine saygı duymayı öğrenir. Sevgi nedenlenmeye başlar, sevginin içi dolar. Sevgi nesnesini gözlemlemeye, onun güzel niteliklerini fark etmeye ve bu niteliklere saygı duymaya başlar.
Oysa büyükler, erişkinler dünyasının karmaşık varlıkları, mutlaka önce saygı duymalıdırlar sevgi nesnelerine. Bir erkek, bir kadınla tanışır. Bu kadın, bir şekilde onun ilgisini çeker; bu bir çift sütun gibi bacak olabilir, uzun esmer saçlar, tatlı bir kahkaha, gizemli, yarı edepsiz bir bakış ya da çok şirin bir espri, zeki bir yorum, erkeğin anlamlandıramadığı ama gene de içine bir sıcaklık veren kadınsı bir hal, gizli bir hüzün ifadesi – onlarca neden olabilir. Ve erkek, bu kadınla ilgilenir. Daha sonra onu tanımaya çalışır; bu bir sohbet olur, hatta sadece uzaktan uzağa bir inceleme süreci veya ortak tanıdıklara o kadın hakkında sorulan sorular. Bir şekilde erkek, kadını yavaş yavaş eksenine sokmaya koyulur ve bu iki erişkin arasında bir iletişim başlar. Bu iletişim, genelde ilk yakıtını cinsellikten alır ve onlar, yakınlaşan bedenler ve ruhlar düzeninde, öpüşür, sevişir, sohbet eder, geçmiş paylaşımına girişir, fikir alışverişi yapar ve ortak anılar yaratmaya koyulurlar.
Erkeklerin dünyasında ilk görüşte aşk diye bir olgu asla yoktur. İlk görüşte cinsel veya ruhsal çekim vardır, hatta tutku vardır, yoğun ilgi vardır, şehvet vardır, merak ve tanıma isteği vardır… ancak aşk yoktur. Erkek, öyle kolay kolay aşık olmaz. Aşk, erkek için neden isteyen, altı doldurulması gereken, temeli oturtulan, erkek sözü ile ifade edilen bir dürüstlük düzeninde, bir kere ifade edildi mi, arkasında durulması gereken bir olgudur. Bu nedenle erkek, asla hemen aşık olmaz ve asla hemen aşktan söz etmez. Erkek için aşk ciddi bir konudur, sorumluluk içerir ve geleceğe yönelik bir ifadedir; önemsenmesi ve ağır tartması gerekir.
Erkek, önce kadında hayran olacağı, saygı duyacağı, yanına aldığı zaman gurur duyacağı, ‘Benim kadınım’ derken yüzüne ve yüreğine doğru seçim yaptığına dair bir güven ışığı yayacak özellikler arar. Bunları bulamadığı an, bu ilişki bir tutku, bir alev, hafif ve geçici bir serüven düzeninde seyreder ve bir zaman sonra tükenir, sevgiye dönüşmeden anılar torbasına girer, kaybolur gider. Oysa bu aynı erkek, bu kadında hayran olduğu, saygı duyduğu ve tanıdıkça etkilendiği özellikleri biriktirmeye başladığı an, kadını sevmeye başlar. Bu sevme sürecinin en önemli besini ise beğenmedir.
Beğenme duygusu erkekler için son derece önemlidir. Sevgi ve aşk bağlamında gelişen içsel duyguların temelinde beğenme vardır. İçinde beğenme duygusu taşımayan bir ilişki, erkek için asla doyurucu ve uzun soluklu değildir. Çünkü beğenme, erkeğin akdına yönelik ilk ve en önemli ciddi değerlendirmesidir. Beğenme, bedensel çekimden bağımsız, salt kadının kişiliğine yöneliktir. Beğenme, ortak yaşam süreci ilerledikçe, erkeklerin içinde bir takım beklentilerle beslenen, kadınların asla farketmedikleri bir derinlikte, erkeklerin çok öenmsediği bir olgudur. Bir erkek, kadınını beğenmek ister. Hatta daha da ötesi, önemsediği kişilerin de kadınını beğenmesini ister. Doğal olarak aynı istek kadınlar için de geçerlidir, bu yadsınamaz. Ancak kadınlar, erkeklerden farklı olarak, sevdikleri erkeği zaten beğenirler. Onlar için o erkeğe sahip olma dürtüsü o denli güçlüdür ki, bir kere elde ettikelri erkeği daha sonraki ortak yaşam süreçelrinde sürekli izleme ve değerlendirme gereği duymazlar.Çoğu kez erkeği olduğu gibi kabul etme ve onu olduğu haliyle sevebilme olgusu,kadınlar çok daha fazla gelişmiştir. Bunun nedeni, kadınlarda her zaman daha yoğun olan, erkeğini kaybetme korkusu olabilir. Fazla sınav, fazla gözlem beraberinde kadına duymak ve bilmek istemediği, bilinçli ve bilinçsiz, kendinden bile sakladığı sevimsiz gerçekleri ortaya dökecek ve kadını çelişkilere sürükleyecektir. Bu, birçok kadının hiç işine gelmez.
Oysa erkeklerin dünyası, kadınlara yönelik küçük sınavlar ve sürekli devam eden gözlemlerle doludur. Erkekler, kendi köşelerindeki içsel yalnızlıklarında, beraberce kurdukları ortak yaşam süreci içerisinde, kadınlarının kendi kişiliklerini ve kadınsı kimliklerini geliştirmeye yönelik ne tip bir çaba gösterdiklerini (veya göstermediklerini) dikkatle gözlerler ve çok duyarlı bir ruhla incelerler. Her erkek, hayat ortağının, sevgilisinin veya kız arkadaşının ruhsal ve beyinsel donanımını, arkadaşları, iş hayatındaki kişiler, ailesi ve komşularıyla ilişkisini günlük hayatını nasıl yaşadığını ve bu sürede kendini geliştirmek adına neler yaptığını, bu ortka ilişkiye ne kadar ve ne amaçla sırtını dayadığını, bu birlikteliğin maddi güvence özelliğinin kadın için ne kadar belirleyici ve önemli olduğunu – bu ve benzer yığınla olguyu kadında izlemeye koyulur. Kadınlar, erkeklerindeki erkeklerindeki bu yoğun ve çok derin gözlem yeteneğinden çoğu kez habersiz; işten eve, evden işe gidip gelen erkeklerinin aslında onları nasıl bir titizlikle sınadıklarını, zaman içinde artan ve önemi çoğalan beklentilerinin hayal kırıklığı ile sonuçlandığı zaman, nasıl bir çıkmaza sürüklendiklerini bilmezler bile.Çünkü bir erkek, yaşam yoluna ortak seçtiği kadını beğenmemeye başladığı gün, o kadına saygısını da yitirmeye başlar. Beğenmeme süreci, erkeğin kadınında değiştiremeyeceğini anladığı özelliklerinin onu rahatsız etmesi, ona bir güçsüzlük ve amaçsızlık hissi vermesi ile sonuçlanır. Ve bu sonuç, sonun başlangıcıdır. Beğenmeme süreci aşkı azaltır, tahammülü azaltır, saygıyı azaltır ve erkek kolay kolay ifade edemeyeceği, hayat ortağına veya sevgilisine anlatamayacağı, kalp kırmaktan ve anlaşılamamaktan korkan bir düzlemde, yavaş yavaş kendi kabuğuna çekilmeye, bedensel varlığında ruhsal yokluk düzenine kaymaya başlar. “Kocam artık bana karşı çok ilgisiz,” diyen nice kadın, aslında bir zamanlar çok ilgili olan kocasının, onu, ortak yaşanan süre içerisinde nasıl dikkatle gözlediğini, kadınının sadece ilişkisi, evi, evliliği ve çocukları ile tanımlanan dünyası dışında, kendi kimliğine yönelik, kendini nasıl büyüttüğünü veya büyütemediğini, beynini ve ruhunu nasıl ısıttığını, geliştirdiğini veya geliştirmediğini izlemiş olduğunu bilmez. Bu erkek, eğer bir ilgisizlik boyutuna geçmişse, büyük bir olasılıkla bu gözlemleri sonucunda hayal kırıklığına uğramıştır.
Erkekler, kadınlarına en az kadınların erkeklerine hissettikleri yoğunlukta, güven duymak isterler. Güven, saygının besinidir. Güven, her ilişkinin ilk ve en yaşamsal olgusudur; can damarıdır. İçinde güven barındırmayan hiçbir ilişki, o ilişkinin ortaklarını mutlu edemez. Ve erkekler, beğenmedikleri hayat ortaklarına güvenmezler. O zaman, bu ortak yaşam düzeni, erkeğin fedakarlık yaptığı bir düzenden, taviz verdiği bir düzene dönüşür. Fedakarlık ve taviz çok farklı iki olgudur, çünkü birinde istekli verme vardır, diğerinde ise isteksiz verme.Birisi içinde sevgi barındırır, diğeri mecburiyet. Birinde beğenme vardır, diğerinde yoktur. Erkekler, fedakarlık yapmayı severler; bu onları daha erkek, daha güçlü ve daha onurlu kılar. Ancak aynı erkekler, taviz vermekten hiç hoşlanmazlar. Bu, onların kendilerini aldatılmış gibi, haksızlığa uğramış gibi hissetmelerine yol açar. Erkekler, bu duygudan çok incinirler. Bu nedenle erkekler, bir kadınla kurdukları her gönül ilişkisinde, kadınlarını beğenmek ve onlara güven duymak, saygı duymak ve onlarla övünebilmek isterler. O zaman yapma durumunda oldukları fedakarlığın altı dolar, anlam kazanır ve durum onlar adına adil olur.
Erkekler asla hemen aşık olmazlar ve bu nedenle asla hemen aşktan söz etmezler. Erkekler çocukların aksine, önce saygı duyar, beğenir ve sonra severler. Ve bunun içindir ki, erkekler sevdiler mi iyi severler, güçlü severler. Erkekler için aşk ciddi konudur.
Erkek Doğmak Adam Olmak
Esin Acıman
Remzi Kitabevi 2008
Yorumlar
Yorum Gönder